29 Aralık 2010 Çarşamba

Emzirme Reformu Mimi

1) Türkiye'de 6 ay sadece anne sütü alan bebeklerin oranı sizce yüzde kaç?
%1.3 imiş. Bu değerin nasıl ölçüldüğünü gerçekten merak ettim. Çünkü inanamıyorum. Kırsal kesimin en azından bu değeri arttırmasını beklerdim. Sütün yok mafyası, meğer bilinçaltı nedeniyle varmış. Ben emzirmedim sen de emzirme. Rakam doğruysa pek fena.

2) Siz bebeğinizi ne kadar süre anne sütüyle beslediniz?
İlk altı ay sırf anne sütü. Sonrasında katı gıdaya geçtik ama 8. aya kadar anne sütü ağırlıklı. Toplamda 20 ay.

3) Kaç ay doğum izni kullandınız?

Erken doğum yaptığım için (35. hafta) izinlerimin bir kısmı yandı. Yasal izinlerim + 8 ay kadar ücretsiz izin.

4) Yasal süt izninizi kullanabildiniz mi?
UE 11 aya yaklaşırken çalışmaya başladım. Yaşına kadar süt izni kullandım.

5) Emzirdiğiniz ya da süt izni kullandığınız için isyerinde tepki ile karşılaştınız mı?
Asla ne yöneticilerimden, ne takım arkadaşlarımdan birakın tepkiyi bir ima bakışla bile karşılaşmadım. Biliyorum nadir şanslılardanım.

6) Bebeğinizi toplum içinde, dışarda emzirdiğinizde sıkıntı yaşadınız mı? Yaşamadım. Ama anne bebeğin odasında bebeği emzirirken, çağrılmadan gelen ziyaretçilerden hiç hoşlanmadım. Yanında emzirirken rahat edeceğiniz kişiler var, etmeyecekleriniz var.


7) Emzirme konusunda desteğe ihtiyacınız oldu mu? Emzirme danışmanlığı ya da yeterince psikolojik destek bulabildiniz mi? İlk gün emmişti UE. İkinci gün emziremediğimde hemşirelerden destek aldım. Annem ve teyzem sülalemizde sütü gelmeyen kadın yok ferah ol diyerek beni çok rahatlattı. Beklenen böyle sözler, o süt gelecek ama ihtiyacı olan tek şey bebeğin çekmesi ve annenin inanması. UE'nin halası ve bir arkadaşı da pompa kullanımında yardımcı olmaya çalışmışlardı. Hiç unutmayacağım bir çaba tekrar teşekkürler. Sütü ilk etapta pompa ile de çekiyordum. Erken doğum nedeniyle, mama verelim demişti bir ekip. Bir yenidoğan prof. u da anneme sakın vermeyin sütü sağın verin demişti. UE, bir kaç biberon mama aldı, sonra hep sağmaca bir hafta sonra da emmece. Yeni doğan profunun dediğini ilettiğimiz ekip bari bir mama bir sağma süt verin demişti, dinlememiştik. Yenidoğan profuna canı gönülden sevgiler. Erken doğan bebeğin ihtiyacına göre oluyor anne sütü de. Emzirin pes etmeyin. O ilk sütün turuncu rengini hatırladıkça, süt mucizesine daha da inanıyorum.


8) Emzirdiğiniz süre boyunca etraftan "sütün yetmiyor, mama ver, bu çocuk meme emmek için çok büyük" şeklinde baskı gördünüz mü?

UE'nin çok kilo alamadığı dönem olmuştu. Bunda halasının verdiği hardallı sos tarifini UE'nin sevmemesi, benim yeterlik stresim de etkiliydi. Yalnızken her öğün düzenli ve yüksek besin değerli sofralar hazırlama şansı olmuyordu. Ben su iç sütün olsun ekolünden değilim. Bolca yedim. Ama asla baklava börek değil. Ama hergün mutlaka bir sütlü tatlı. Annemin yanına kampa gittim. Hem yeterlik çalıştım hem harika beslendim. UE 200 gram ben 2 kilo babam dört kilo almıştık o dönemde:)) Mama verelimi hiç duymadığım gibi, gelir sütün geliri duydum hep ailemden.

Ama arada gezmelerde iyi niyetli teyzelerden UE ağladığında çocuk açları duydum. Acemi anne olarak panikledim. 2. sinde paniklemem sanırım.

UE yi 20 ay boyunca emzirdim. Doktorları belli bir zamandan sonra emmeye güvenip yemediği için kes artık dediler. Beni bunaltmaya başlamıştı. Süt azaldığı için gece bir saat boyunca emmeye çalıştığını, haftasonlarını yapışık geçirdiğimizi anımsıyorum. Doğduğundan beri ilk hiç süt emmediği akşamı fırsat bilip kestim. Ama bugün gel desem koşar. Hala arada şansını deniyor.

9) Emzirme reformunu biliyor musunuz? Sizce neden gerekli?
Bilmem mi akrostişini bile yazdım.

10) Emzirme reformunu web sitesinde desteklediniz mi? Web sitesine girdim formu doldurdum .

Analı Navrulu...



Bu aralar bu oyuna bayılıyor.

27 Aralık 2010 Pazartesi

Taze Çocuk Kitaplarımız...



İdefix sanal kitap fuarında, oldukça indirime giriyor kitaplar.


Deli Anne sayesinde haberdar olduğum Mutlu Kaplumbağa, Kedi ve Yıldızları da istedim.

Mumuk delisi oğluma bir Mumuk daha aldım. Bu Mumuyu da (onun deyişiyle) çok beğendi.

Yavru Ahtapot Olmak Çok Zor da listemizde üst sıralara çıkacak gibi. UE, ahtapota ilk başlarda poto poto diyordu.


Ve de anneye bir Sabiha Paktuna Keskin daha.

Ve de tez için bir sürü kitap. Tezde tekrar atılım evresindeyim:)

Hadi bakalım iyi okumalaaaarrr...

Bu arada, Pıtıcıka ilişkin yazdım okuma blogumda.

26 Aralık 2010 Pazar

Bana mükemmel numarası yapma, Anne.

Anne: Sen benim neyimsin?
UE:
Oğlansın.
Anne: Afferim sana.
UE: Oğlansın dedim (Sesini hafif yükseltip, oğlunum demedim ki yanlış cevap imasıyla).
Anne: Oğlumsun diycektin, UE!


Kurabiye pişirmek için fırını ısıtırken UE gelir.

UE: (Heyecanla) Bişey koymadaaan çalıştıımışsııın!
Anne:
(Çok şükür fırın ısındı diye sevinerek) Aaa, evet iyi ki varsın, hemen koyayım.


UE'yi uyutmak için anne babadan görevi alır, babaya bir soda açsana der (gazı çıkmadan içemiyorum) UE uyuyunca içmek üzre. UE cinleşir, "biyanı iç" der. (Pssst diye açılan herşey biya, ve UE onları açmaya bayılıyor).

Nasıl da unutmuşum...

İş yerinden bir arkadaşım, ilk aşuresini yapıp getirmiş. Yaparken beni ve Pıtırcık'ı düşünmüş. Aşure ilk deneme için çok çok güzeldi. Kuruyemişler ve kuru meyvelerse çok taze ve lezzetli. Güzel Ankara'danmış.

Annesinden tarifi alırken, annesi üç ihlas bir elham okunacak yeri de söylemiş, ama o ilk aşure heyecanından onu unutuvermiş. Ama bir hamileyi çoook çooook mutlu ettiğini ve duasını aldığını da bilsin, diğer duaların yerini tutar mı bilmem amma.

Ona da dilediği zaman, sağlıklı sıhhatli ikinci bebeği diliyorum.

Tekrar teşekkürler.

25 Aralık 2010 Cumartesi

29. hafta - Kontrol Haftası.

Çarşamba günü 29. hafta geride kaldı. 30. haftayı yani 7. ayı tamamlıyoruz Pıtırcıkla.

Çarşamba günü Acar Bey'e gittik. Pıtırcık ters durduğu yetmezmiş gibi, el ayak ne varsa toplamış baş etrafına top gibi duruyor. Ellerin kolların arasından yüzünü gördük. Dilini çıkardı bize. Gözlerini açtı kapadı. UE'nin ultrason görüntülerini çok andırıyor.

Bu ters duruş ve yığılım bana kalp çarpıntısı ve sıkıntısı olarak dönüyor, gayet doğalmış. VE bir sürü olabilecek sıkıntıdan bahsetti doktor, neyse ki şimdilik onlar yok. Hep diyaframımın altındaki derimi azıcık çekiştirip genişletsem de rahatlasam diyorum, nedeni ortaya çıktı. Doktor dönüşü o his kayboldu. O akşam ters döndü gibime geliyor Pıtırcık. 100 çocuktan 96 sı doğum vaktinde doğru pozisyonu almış olurmuş.

Beklenen doğum tarihi 6-9 Marta indi. Normal doğum olmayacağı için en geç 1 Martta bu işi halletmiş oluruz dedi. Ama o zaman belirlenecek tabi.

Pazartesi +11 kilo iken çarşamba +13 kilo idim. 2 günde 2 kilo, sebep ödemlerim, bence. Bileklerim inanılmaz. Şişlik bileklerde oldukça beklenen durum, tansiyonum da düşük sorun yok. Bugün tekrar +11'im, nasıl tuttu bıraktı onca suyu bünye ben bilmiyorum:) Pıtırcık 1430 gramı bunca kilonun.

32 haftada tamam mı devam mı diyeceğiz çalışma faslına. 32+1 de doktorla görüşüp karar vereceğiz (o verecek ben tamam diyeceğim, böyle etkileşşimli karar havasını niye yarattıysam).

Zamanın geçiş hızına inanamıyorum. İlkine oranla zorlu bir gebelik geçiyor, ama ben bu son gebeliğimin (kuramda:)) hep tadını çıkarma eğilimindeyim.

UE, doktor E.'ye sakin davransın dedim diyeli taarruzlarından, pikelerinden vazgeçti. UE, taarruza geçtikçe babannesinin ve anneannesinin yüreğinin yağları eriyor, aman diye. Her ne kadar Acar Bey birşey olmaz dese de (ki şimdiye dek ne taarruzlar atlattı:)), eskilerin tecrübelerini de aman ihmal etme yaklaşımım çerçevesinde doktorun ağzından beyaz yalanı uydurdum;)

Sıkıntıları ve kilo artışını yukarıda anlattım. Sanırım UE' de aldığım kadar kilo alacağım. Umarım UE'de hastanede bıraktığım kadarını (9) bırakabilirim. 2 sene önce bugünkü resimlerime baktım da mutteşemmişim:)) Tekrarını diliyorum...

Pıtırcık'ın abisinden kalan hurcu bu haftasonu çıkacak. UE'nin 9-12 de hiç giymediklerini de çıkardım. Pıtırcık'a bilhassa 9-12 için alışveriş yapmak istiyorum indirimlerden. Ama bu sefer gelecek hediyeleri de akıldan çıkarmayacağım. Okuyan gebeler sizde çıkarmayın. İlk heves siz alıyorsunuz, aileler, eş dost derken kullanılmadan kalkanlar bile oluyor.

UE'ye de biraz alışveriş yaptım indirimden.

Analar yarımşardan beş alışveriş yapar diye birşey yok değil mi:))

Anneler ve Kızları...




Bizim bir Yaso'muz var. Bizi şımartmayı pek sever.

Yakın arkadaşımla bir hafta arayla gebeliklerimiz var. İkimizin de kızları olacak. Arkadaşımdaki buluşmada İlkim Öz'den Anneler ve Kızlarını hediye etti ikimize.

Kitap doğumdan evliliğe anne kız ilişkisini irdeliyor. Okunması kolay bir kitap. Ama sanırım zaman dilimini çok geniş seçtiği için derinlikli bir anlatım içermiyor. Fazla giriş seviyesinde. Ama kitabı okurken, kızımı ve evrelerimizi hayal etmek çok güzeldi. Tekrar tekrar teşekkürler Yasocum.

Bir ana kızın yaşantısındaki en önemli figürlerdendir teyzeler. Pıtırcık Yaso teyzesi olduğu için çok şanslı. Ben de senin gibi bir arkadaşım olduğu için.

Doğumgünün hiç internet aleminde kutlanmış mıydı? Bu da benim sana doğumgünü hediyem olsun;) Nice nice mutlu yaşlara.

UE, ben ve DE seni çok seviyoruuuz...

22 Aralık 2010 Çarşamba

Emzirme Reformu Gerekli

E mzirme Reformu Gerekli mi gerekli
M erak etmesin gebe anneler sütleri mutlak yetecek olduklarında bebekli
Z ahmetsiz, bedava, içeriği muhteşem anne sütü verilmeli ilk 6 ay sürekli
İ çinizdeki coşkunun yerini ne tutar, bir bağdır bu ana bebeğiyle ekli
R astsal değil kanıtlı kilo vermeye katkısı, emzirerek kalınmayacağı göbekli
M alum, bolca su ve iyi beslenmek yeterli, gereksiz beslenmek baklavalı börekli
E mzirdirdikçe artacak sütünüz, sakın demeyin ya bozulursa benimkilerin şekli


R eform kapsamında sadece anneye değil tüm topluma olacak kazanımlar
E trafımızdakiler anlamalı yorucudur emzirmek, duymalıyız hep "canımlar"
F azla geliyor duymak sütün yetmiyor, beslenmesine mama takviyesi katalımlar
O lumsuz düşünce ve yorgunluktur süt düşmanı,duyun etraftaki hanımlar
R uhumuza iyi gelecek arada bebeği bırakıp, çıkıp dolanıp yapmak salınımlar
M utlu annenin sütü fışkıracak özetle, gereksiz yapmak bol bol tanımlar
U mursayın doğal bir şey yaptığımız, olmasın bize ters ters bakımlar

G elin tüm toplum reformumuza sahip çıkalım
E n başta iki ayrı görüşteki Sağlık ve Çalışma Bakanlığı'nın kapısını çalalım
R azı gelmeyelim izin baskılarına, mesaiye değil, bebeğimize kalalım
E n doğal hakkımız, hazır olsun odalar hijyen içinde sütümüzü sağalım
K aç hastalığa çare ana sütü, ana sütüyle ilerki hastalıklara önlem alalım
L afta değil mevzuatta sorunlara çare bulalım
İ steğimiz güzel bir gelecek, onun için gelin beraber olalım.

19 Aralık 2010 Pazar

Zevklerin ne çabuk değişiyor, UE.


Mumuk dönüp bakmadığı bir kitaptı. Şimdi elinden düşmüyor. Geçen babasıyla bir bakmışlar. İlgisini çekmiş. Şimdi sabah hışırtıyla gözümü açtığımda bir de ne göreyim bizimki Mumuk okuyor. Halasına 15 kere mumuk okuttu. Odama gidip okuyalım derken hala artık kaçıyordu:))

Yılbaşı, hediyeler, mutluluk...



Yılbaşı hediyelerim gelmeye başladı. Süt köpürtücü. Köpürtülmüş süt bence kahveye apayrı bir lezzet veriyor. Bir fincan kayfenin hatrı kırksa köpürtülmüş sütlüsünün en az 50 yıldır.

Yanında da Grand Kanyondan gelen kitap ayracı. Ayraç geldiğinde pıtırcık benleymiş de benim haberim yokmuş. Kitaba da o dönemlerde başlayıp sonuna ramak kala kocaman bir ara verdim. Yakında detayları burada.

18 Aralık 2010 Cumartesi

28. hafta - Ayva yersen bebek gamzeli olur:)

Genleriyle mi oynandı, boğaza durmayan ayva ağaçlarının sayısı mı arttı bilmiyorum. Bildiğim tek şeyse bu sene ayva yemelere doyamadığım. Ben ayva yedikçe beni görenler ayva yersen bebeğin gamzesi olur diyorlar. Bakalım göreceğiz:))

Hamile bir insana çok kilo almışsıııın, ay ne kadar elin yüzün şiş demeyin;) Bunun kimseye faydası yok. Bir iş arkadaşım bana arkadan bakınca hamile olduğun anlaşılmaz dedi. Öyle olmasa bile bunu duymak insana çok iyi geliyor, üçüz mü doğuracaksın bu ne göbek yerine;) Ebru Şallı değilseniz, alınan 12 kilo ile çok muhteşem görünme şansınız zaten yok. Üzmeyin leyyyn hamileleri. Hamileler kütük bacaklarına bakıp yeterince üzülüyorlar zaten.

Ayrıca hamile insan hassas insandır. Arayın sorun, ben aranılıp soruldukça normalden daha çok mutlu oluyorum.

Bu hafta kalp çarpıntıları, bacak şişmeleri derken geçip gidiverdi. Neyseki Nuray'ın yorumlarda bahsettiği bel ağrılarıyla tanışmadık.

UE, ben çekecem diye tutturur olduğundan beri fotograf makinesiyle aramız bozuk. Nerdeyse hiç hamile fotom olmayacak. Pilleri şarja koydum. Yarın başlıyorum hafta hafta gebe fotograflarına.

Bebeğin adını kesinleştirdik mi diye sordum şimdi babasına. Evet dedi. DE oluyor galiba. Ama gün doğmadan neler doğar, gecenin sonunu bekleyelim;)

Tüm gebelere sağlıcak, bebeklere güzellikler, babalara da koştur koştur için bol enerji diliyorum.

17 Aralık 2010 Cuma

İlerde okuyup gülmelik.

Teyzesiyle sohbetinden..

T: UE, boo-boo yu mu (ayısı) tekiri mi (balığı) seviyorsun?
UE : Boo-boo'yu.
T: Boo-boo'yu mu jelibonu mu (teyzesinin ayısı)?
UE: Jelibonu
T: Jelibonu mu, maymunları mı?
UE: Maymunları.
T: Maymunları mı, tekiri mi?
UE : Tekiri.

Çıkın işin içinden bakalım:))

Rüya...

Sabah uyanınca hep soruyoruz ne gördün rüyanda diye. Hep cevabı uçak. Bir sabah dedesi sordu ne gördün diye. Cevabı E'nin kremini sürüyodum onu göödüm oldu (mustela kremi). Dedesi bana da sürer misin kremden diye sordu, UE'nin cevabı senin kağnında E' yok, süümem oldu - senin karnında E yok, sürmem.- (arada önceki sesliyi uzatıyor arada ğ arada v arada y yapıyor r leri) .


UE, gün içinde öğrendiklerini anne babaya aktarır. Ama taze bilgilerin karışıverdiği olur.

D: UE, denizlerin en vahşi balığı nedir?
UE: Balık ördeği.
A: Hııı?
UE : Balık köpeği.

A: UE, ısınan hava ne yapar?
UE: Yukarı çıkar.
A: Peki soğuyan hava?
UE: Aşağı düşer, sen büyüksün düşemezsin.


A: UE, Graham Bell ne bulmuş?
UE: Cep telefonunu, düşmesin diye masa telefonu yapmış.

UE, annesinden Egemen masalını ister. Anne anlatır. Ama masal artık soru cevap şeklinde anlatılmaktadır. Anne market faslında süt cevabını bekleyerek sorar Egemen en çok ne severmiş? Cevap biya (psst diye açılan her şeyin adı bira ve açma faslına bayılıyor.)

Bir başka Egemen masalı anlatımı sırasında Egemen'le markete gidip ne yapmışlar sorusuna alışveriş cevabı yerine : Egemen maakette (markette) yere otumuş (oturmuş). Kiiili (kirli) çocuk olmuş. Bi tane taş atmış, evine kaçmış. Hayallerindeki herşeyi Egemen'e yaptırdı sanırım.

Bannesinde oynarken, halasının geleceğini söylemişler. Bizimki gidip odamı toplayayım halam kızmasın demiş. Halası hiç dağınıklığın lafını etsem bari diyor. Uydurukçuluğuna çok alışkınız da odasını toplmasına pek şaşırdım.

Koltuğun tepesine çıkıp ben sıcak hava oldum, aşağıya inip soğuk hava oldum diyor.

Tahtasının kelebeğini bulmuş. Onu ver onu diyip duruyor. O ne oğlum diyince bir müddet düşündü baktı ismini bilemiyor, hemen uydurdu "çizmek". TDK ufaklıkları da kadrosuna katmalı bence.

11 Aralık 2010 Cumartesi

27. hafta - Çıktık koca göbekle 27 haftadan.

Gebelikte üçüncü dönemin ilk haftası da geride kaldı.

Ahmet Haşim'in ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden dizelerini bana yazdığını düşünmeye başlamıştım. İlk hamileliğimde sanmıştım ki ya güldür ya lale...
İki merdiven çıksam kalbimin gümbürtüsüne komşular kapı açacaklar.

Sinemaya gidip tüm akşamı uzanmadan geçirince ayaklarımın balonluğuna kendim inanamadım. Ankara'ya ilk kar yağıp da kar botlarıma külkedisinin üvey ablaları gibi girmeye çalışınca, hem de bunu sabah arkadaşıma kahvaltıya giderken yaşayınca ve de hafta 27 olunca, ilerleyen zamanlardaki ayaklarımı merak etmeye başladım.

27'de de yazılacak çok şeyim yok aslında. Aldığım 10 kilo dışında:)) Şişlerdendiiiir;)

Av Mevsimi.

Anneanne ile dede bizdeyken biraz gezip tozalım dedik. 3 aydır (yazarken uzun da geçerken ne hızlı zaman) doktoralar, hamilelik yorgunlukları, araya giren işler, UE de bizi özledi derken hayallerimizi gerçekleştiremedik. Dün akşama kadar.

İşten çıktık, soluğu Armada'da aldık. Sekiz seansı dopdolu olduğu için 9:30 seansına biletlerimizi aldık. Beyceyzim daha önce bir kaç kez test ettiği, Kırkpınar lokantasına götürdü beni. Ezogelin çorbası fevki, tutmadı lokantayla saricizmelinin ciğer zevki (yaprak givi ciğer yağda kızarınca çok yağlı geldi bana), köfteler mukemmel sürmedi beş dakika mideye sevki, sıcak ekmekleri var ki bu mekanı yapar bana mevki, manda yoğurtlarını mayalayan ustanın adı olabilir mi şevki? Sonrasında biraz alışveriş, sonra kahve dünyasında kahve molası veeee Av Mevsimi.

Biz filmi çok beğendik. Bilhassa da Cem Yılmaz'ı. Ejder Kapanı'nı da sevmiştim (ama onu evde izledim). Ama oylama yapsam benim oyum av mevsiminden yana. Bir de seans 9:30 da olunca, erkenden sızan gebe ne yapar kaygım olmuştu. Film hiç koparmadan harika bir şekilde aktı gitti.

Cem Yılmaz'ın türküsünü ben de çok beğendim. Ah Bu Gönül Şarkıları'nı söyleyişini de çok sevmiştim. Bülent Ersoy'un gençliğindeki sakin söyleyişine bayılırım ben. Yırtınmadan. Cem Yılmaz'da da bunu seviyorum. Sakin, içten, dokunaklı...

4 şubatta gösterime girecek olan Aşk Tesadüfleri Sever'e de gider miyiz geyiği yaptık. Ya filmde doğurursan sorusuna, burası hastaneye sinemadan daha yakın cevabını verdim.

Eve gittiğimizde ayaklarımın görüntüsü inanılmazdı.

UE, biz yokuz diye hiç caz yapmamış. Ama gece iki kere uyanıp dedemi isterim sizle uyumayacağım dedi, dedesiyle uyudu. Sanırım bizsiz akşam ses etmese de hoşuna gitmemiş. Neyse ki sabah yanıma gelip sırnaştı bana da vicdan azabına gerek kalmadı.


Ben UE'yi bırakıp ara ara sinemaya gittim. Ama bulduğumuz fırsatları daha çok yemek yemekle değerlendirmiştik( türk ailesi). 2.5 sene sonra sinemaya gitmek, üstüne filmi beğenmek iyi geldi bize.

Şimdi akşam yemeğini bir akşam az yiyip gece vakti işkembeci de soluğu almak kaldı. Gün için de o kadar çok yiyiyorum ki, akşam azıcık da yesem çok yemiş hissim oluyor. Bu işi projelendireceğim şimdi.

8 Aralık 2010 Çarşamba

Kıskanırım seniii ben...

UE E'yi severken, Anneanne E yerine konuşur. UE ananeye döner "sen sööööveme (sen söyleme)" der...

Aradan vakitler geçer...

UE E'yi severken, anne teyzeye sorar "sen E'nin de teyzesi misin?". Teyzenin cevabını UE beğenmez, diil diye ekler. O sırada anneanne E yerine konuşur, I. benim teyzem değil der. UE bu sefer anneannenin söylemesine kızmadığı gibi annesiyle teyzesine döner, "diilmiş" der:))

Halası kuzeninin halası değil, E'nin hiç değil. Anneanne, babaanne ve dedeler de hep UE'nin;) Bu derste biraz uğraşacağız artık;)

Mim - Fadiş

Fadiş beni mimlemiş. Konu şu:

"Kitaplığınızın karşısına geçin.Gözlerinizi kapatın.Derin bir nefes alın.Elinizi kitapların üzerinde gezdirin ve birini seçin.Şimdi gözlerinizi açın.Bir kitap seçmiş durumdasınız.O kitabı satın aldığınız, ya da hediye gelmiş de olabilir, anı hatırlamaya çalışın.İlk kez okuduğunuzda neler düşünmüştünüz, hatırlayın.Şimdi sayfaları şöyle hızlıca bir dolanın ki, kitabın kokusu burnunuza gelsin.Evet, ne güzel bir koku bu!55.sayfayı bulun.Sayfayı tekrar okuyun.Sayfadan bir paragraf seçin ve mim konusu olarak bunu blogunuza yazın.Daha sonra siz de 3 arkadaşınıza cevaplaması için gönderin..."

Bizim evde iki odada kitaplığımız var. Daha çok sevdiğim kitaplığı seçtim. Duvar boyunca dört parçadan oluşuyor kitaplık. Gene hile yaptım, romanlarımızın olduğu bölmenin önüne geldim. Ve denilenleri yaptım.

Sabahattin Ali - Bütün Öyküleri I. Öykü sevmeyen saricizmeli'nin öykülerini sevdiği yazar. 20 Nisan 2001 Ankara'da alınmış kitap. 55. sayfayı açıyorum. Birdenbire Sönen Kandilin Hikayesi...

"Binanın niçin bu şekilde yapıldığını ve sonra hangi cehennem nefesinin buralarda estiğini kestirmek imkansızdı. Keskin bir bıçakla açılmış hissini veren ince uzun pencereler korkutucu bir karanlıktan başka hiçbir şeyi açığa vurmuyordu."


Kitaptaki öyküleri 1930larda yazmış yazar. 80 sene sonra bile ne kadar güncel.

Teşekkürler Fadiş, gezindirdin beni eskilerde. Aysema öğretmeninki kadar okuma zamanı hşkayesi etkileyici bir kitap denk gelmese de;)

Ben deeeee, Bambino'nun annesini, Birinci Suskun Şahsı veee Hayat Güzeldir'i mimliyorum.

5 Aralık 2010 Pazar

26. hafta - 2. dönemi kapadık 3. başlıyor.

Eğer ki iş çıkışı eve gelip ayaklarımı uzatmadım da bir yerlere gidip oturduysam bileklerimin kalınlığına inanamıyorum. UE de bu şiş olayını daha geç yaşamıştım ve de bu kadar şişmiyordu ayaklarım.

2 sene yaşlanmak, her hamililiğin ayrı olması başkalaştırıyor durumu. Ama hamilielik öncesi Başbakan'ı dinlesem mi diyordum, şimdi 2 yeter der oldum:)

26. hafta da geride kaldı. 2. dönem bitmiş oldu. Kuramda bu dönem 1. dönemdeki kusma, halsizlik, duruma alışma sıkıntılarının bittiği keyifli bir dönem. 3. dönemde bebek büyüdüğü için bekleyen sıkıntılar söyleniyor. Baş yukarı durduğu için, kalp çarpıntılarıyla sonlandırdık 2. dönemi. Pıtırcık büyüdükçe sorunlar da büyüyeceğe benziyor. Ama ne diyoruz, bir dahası yok, sıkıntılarıyla beraber tadını çıkarıyoruz;)

UE gelir annenin karnına başını koyar. En sevecen sesisyle E diye seslenir.
E: Abi canım abim (tiz bir ses tonuyla anne konuşur). Beni bırakıp banneme gittin. Ben seni çok özledim.
UE : Gitmedim (E uyduruyormuş, UE ilk defa duymuş gibisinden şaşkın bir sesle cevap verir. Maksat E'yi kandırmak:))
E: Beni ne kadar seviyosun?
UE: 3 kere.
E: Bana hangi oyuncağını vereceksin?
UE: Kocaman tırımı (kocaman tırıyla bu aralar hiç oynamıyor, sanırım bir kakalama durumu var).
E: Başka?
UE: Playdoo oonıcam senle (gene kıyamadı, en sevdiği oyununa davet ediyor).

UE sohbeti sonlandırır, annenin karnına saldırılarına başlar. Nedir bu toplumda kız çocuklarının abilerinden çektiği canım;)

Kilo Alımı : 9 Kilo (Ne kadarı sudur bunun:) 1 kilosu bozadan geldi, 1 kilosu da kabak tatlısından 7 diyebiliriz:))
Sıkıntı : Bileklerdeki şişler, kalp çarpıntıları.

4 Aralık 2010 Cumartesi

Kerebiz - Kerevizli Tarifler...

Biz kerevizin çiğden salatasını çok seviyoruz. Geçen sene bu vakitler daha çokça püre yerken patates kereviz püresini pek severdi. Bu sene püre yapmak istemediğimden, ve çiğ salatasının UE'nin damak tadına uyacağından emin olamadığımdan kerevizli tariflere bakalak olmuştum.

İlki, Yasemin Mutfakta'dan
1 adet kuru soğan, 2 diş sarımsak ,2 adet kereviz. (Eğer sapları üzerindeyse sakın kestirip atmayın. Onlarıda ekleyin.), 2 adet portakal, tuz , karabiber, 1 adet limon,1/2 çay bardağı zeytinyağ (benim yağım çok çok daha azdı. az yağlı pişirip UE'ye yağ ilave ediyorum. böylelikle pişmemiş yağ da alıyor).

Soğanı sarımsağı yağda öldürürken, suya limonu sıkın, kerevizleri küp küp doğrayıp suda boğun:) 2 portakalın ümüğünü sıkıp elde ettiğiniz suyu da ekleyin, tuz karabiberde sallandırdınız mı, o kendi kendine pişecek.

UE, kerebiz kerebiz diye diye kendinden geçerek yedi.

2. tarif Sabah Gazetesi'nden Elif Korkmazel'den.

1 kereviz, 1 soğan, 1 patates, 1 havuç (ben 2 kattım) tavuk suyunda pişirilir. Kerevizin saplarını pek güzeldi onları da ekledim tarifte olmamasına rağmen. Blendırdan geçirilir. 1 sb tel şehriye eklenir. Terbiyesi için 1/2 sb süt (ben bir sonrakine 1 sb yapacağım, bir gün sonra yenilince çok koyu oldu su katmak gerekti), 1 yumurta sarısı, 1 limon (ben 1/2 yaptım) eklenir.

Bu tariften 8 tabak çorba çıkıyor. Bu aralar biz kalabalık olduğumuz için sildik süpürdük, ama şehriyesi azaltılarak tabak sayısı da azaltılabilir.

UE bu çorbayı da yaladı yuttu. Gene yerken kasesine yağ ekledim.

Bu arada çorbaları önce koyu yapıp, 2 minik kapa ayırıyorum. Sonra sulandırıp kıvam veriyorum. Böylelikle daha fazla besin alıyor. Kaktırgaç anne formülü.

25 aylık UE'nin en en sevdiği oyunlar...

25 aylık bir çocuk pek çok oyun oynar. Ama bizimkinin en en sevdikleri şöyle:



UE, neeeede?

Buuudaaamış...

İlk resimdeki peluşlar ve resimde olmayanlar, canı arkadaşları. Onları etrafına dizip birlikte uyuyacak kadar çok seviyor. Daha önce dönüp bakmadığı ekip şimdi çok öncelikli. Ayısı boo-boo, balığı tekir, köpeği minder, kuzusu memiş, köpeği köpecik.

Ve de legoları, pencereli köşk yapıp içinden bakmaca, kule olup yıkmaca, köprüler yapıp içinden hayvanları geçirmece vb.

Bilimum saklanmalar. Kişi bulunur bulunmaz, biii daa denerek aynı yere saklanılır oyun defalarca sürdürülür...




Elbette playdoo ve şekillendiricisi... Kardeşiyle oynama hayali kurduğu oyun.







Matkap halen en korktuğu şey. Korkusunu yenmek için "kağanlıklaada matkap olmaz" repliğini tekrarlasa da;) Matkap ve tamir aletleri...






Aah kepçesi de kepçesiii....





Sabun atmaca : Hayali sabun atılır göz yakılır. Teyzesinden kalmak istediğinde, biz Armada'ya gidelim dediğimizde Armada'ya, tatlı bir oyun anında soyadın ne diye sorup oyununu bozup sinirlendirdiğimizde soyadına sabun atmışlığı da var;). Kendi gözünde hayali cam var. Benden gözlüklerimi çıkarmamı isteyip sabun atıyor. Sonra neyse ki su atıyor merhametli çocuk.

Abidin: MEvsim geçişinde üşümesin diye kapşonlu yeleğini giydirmek için uydurduğum oyun. Kapşon takılır gözler kapanır Abidin olunur. Karşı taraf Abidin'i görüp itiraz eder. Biz UE'yi isteriz der. UE gözlerini açar burdayım der. KEndi kendine oynerken de Abidin sen git diyor. Oyunu geliştirdik, ben gözlerimi kapatıp Abidinin annesi Abdiye oluyorum, babası da Abidinin babası Abdi. UE arada Abidin'lere gittiğini iddia ediyor. Evleri taaa ordaymış. Abidin'in de kepçeleri varmış ama UE'ninkiler daha güzelmiş:))

Kağanlıklara Gitmece: Karanlıktan korkuyor. "Beni tucağına al" diyerek oyunu başladıyor.Bazen de elele tutuşarak karanlıklara gidiyor. Orda oyun başlıyor. Sen kimsin diye soruyor. Diğer oyuncu cevap verip soruyor sen kimsin. UE diye cevap verip gene soruyor sen kimsin? Bu arada evin bütün ışıklarının kapanmış olması şartını araması oyunun tek sevmediğimiz yönü.

Resimlere Bakmaca: Gene ışıklar kapanıyor. Kalın perdeler açılıyor. Geçen araçların farlarıyla tavana yansıyan resimlere bakmaca oynanıyor.

Bilgisayar Okumaca: Kendi kullanımı bilgisayar okumak. Sabahları benden izin isterken de bilgisayar okuyabii miyim diyor. Oku diyince bilgisayarı açıp okumak için bekliyor. Kendi resim masası da hayali bilgisayarı.

Ses Kısmaca: Karşıdaki şahsın sesini kısıyor. Sesi kısılan hiç ses çıkaramıyor. UE, sesi açtıkça ses yavaş yavaş artıyor.


Anne Cafe'nin sayfasındsa görüp hoşuma giden oyunu denedim. Sepet alıp her odadan bir nesne alıyorsunuz, sonra nerden almıştık diye hatırlamaya çalışıyorsunuz. Bizimkini henüz sarmadı.