30 Haziran 2009 Salı

Çok özleyenler için bolca resim...

İnce giyerim ince, pembe yakışır gence;)







Yeni tahta oyuncaklarıyla...



29 Haziran 2009 Pazartesi

Taraftar Umut Ege




Biraz büyük tabi:))





Küçük arslanlar bir arada.


Neden hep forma numaraları 10? Ben balıkesirin il kodu 10 olduğu için diye düşündüm:P



Hangi takımı tutar bilemeyiz ama top hastası. Erkek çocuğu işte..

28 Haziran 2009 Pazar

Yeni Blog 5N1K

Ne okumuşum
Ne zaman okumuşum
Nerede okumuşum
Nasıl bulmuşum
Neden okumuşum
Kaydedelim:))

www.okuryaziyor.blogspot.com

27 Haziran 2009 Cumartesi







Günler günleri kovalamakta (resimlerde görüldüğü üzre) ama Umut Ege hiç bir şeyi kovalamamakta niyetlidir. Önüne yürüyen nesneler, elektronik aletler koyuyorum ı-ıh. Emeklemem de emeklemem. Sen bilirsin dedik meseleyi kapadık. Dişlerden de ses seda yok. Ama adım atma konusu çok güzel ilerliyor. Park yatağına tutunmuş, tutunmuş da bir türkü tutturmuş, bıdır bıdır birşeyler anlatıyor. Adım atarken, kafasını kaldırıp bana bakışına bitiyorum. Öyle bakınca ben de aman da ne güzel yürürmüş oğlum, bir taneymiş vb. övgüleri diziyorum. Ve bu ne güzel bir bakıştır diye içimi eritiyorum.

Oğlu bu konularda çalışırken annesi bu dönemde ne oyunlar oynananır diye bakınmaya başladı. "Çocuk ve Oyun" Maggie Jones 'dan bu döneme baktığımda, karşılıklı oturup bir nesneyi alışveriş etmenin çok hoşlarına gittiğini öğrendim. Keşif zamanlarında olduklarını, eski bir çantaya çekici nesler koyup, boşaltmasını sağlamanın eğlenceli bir oyun olacağını yazıyor (geri doldurma ilerleyen aylarda). Eski bir çantama nesleleri doldurdum. Onun içinden keşif oyununa başladık. Emeklemediği için çekmece karıştırmaya başlamadı, ama ben çekmecenin yanına kendisini bırakmayı da planlıyorum:))



Uyku düzeni (gece 8-9 da yatma kısmı hiç değişmemekle birlikte) aydan aya farklılık gösteriyor. Bu haftanın eğilimi 10'a kadar uyumak:)) 8 de uyanıyoruz. Anne sütümü yetiştir diye komutu veriyor, çoook uzun bir süre emip/emzirip uyuyoruz, 9 gibi tekrar talep ediyor 10'da uyanıyoruz (ben şu yataktan zıpkın gibi ne zaman kalkacağım, o uyudukça ben de uyuyuorum). 8 aylık oldu, artık balık ve bakliyat başlayabilir. Dergi gazete kitap çok hoşuna gidiyor. Sabah birlikte gazete okuduk. Ben abuk subuk haberleri sansürlüyorum, herşeyi kaydediyorlar madem bunlar kaydolmasın.

İyi ki katı gıdalara geçişimiz yaza denk geldi. Cıbıldak olarak yemeğini yedirip, sonrasında duşunu alıyor. Bu sene çok erken başladı boğucu sıcaklar. Banyodan çıktığında ve giyinirken sinirleniyor:)) Yukarıdaki resimdeki tulumu sabah serinliğinde markete giderken giydi, numunelik resim. Cıbıl cıbıl, haliyle gel beni ısır güleyim kıkır kıkır tekerlemesiyle günleri geçiriyoruz.

Bizden haberler böyle...

23 Haziran 2009 Salı

Bir Soru - Bir Cevap (İnek Sütü)

Bebek beslenmesinde ilk yıl neden inek sütü kullanılmıyor? İşte cevabı...

İnek sütünün özellikleri

İnek sütü anne sütünde ve bazı mamalarda bulunan Omega-3 Omega-6 yağ asitleri metabollerini içermez. Bu yağ asitleri bebeğin beyin hücreleri, göz retina tabakası ve doku hormonlarının gelişiminde rol oynar.

İnek sütünün hazmı zordur.

İnek sütü ile beslenen bebeklerin solunum hastalıkları başta olmak üzere alerjik hastalıklara yakalanma riski yüksektir.

İnek sütü alan bebeklerde düşük D vitamini yüksek fosfor nedeniyle normal kemik gelişimi sağlanamaz.

Bebeğin gelişiminde önemli çinko ve iyot gibi mineraller inek sütünde oldukça yetersiz miktardadır.

Sıralanan nedenlerle inek sütü bebeğin beslenmesinin ilk yılında kullanılmamalıdır. (Taylan Kümeli vd., Bebeklikten ergenliğe sağlıklı beslenme rehberi, s.37).

21 Haziran 2009 Pazar

Babalar günün kutlu olsun.



Bu kollarda oğlumun hep böyle güvende olması dileğiyle...

17 Haziran 2009 Çarşamba

Hayatımda Seminerler...

Tekir , okulların kapandığını ama okula bir müddet daha gitmesi gerektiğini yazınca çocukluk (hani herkes arkadaş hani oyunlar sürerken) günlerime gittim. İlkokuldayken annem ve babam evde yalnız kalmamı istemedikleri için seminer adı verilen bu döneme beraberce giderdik. Diğer öğretmenlerin çocukları geldiyse eğlenceye dönen bu sabah saatleri, yalnız kaldıysam çok da zevkli geçmezdi. Sınıfları gezer, sınıf kitaplıklarında vakit geçirir, tarih haritalarına bakar (hala var mı acaba bu haritalardan), bahçede oyunlar oynardım. Okul askeri lojmanların önündeydi, lojmanda yürüyüş yapardım, sabah erkenden arkadaşlarım kalkmadığı için burdan da bana, boyu boyuma uygun bir insan denk gelmezdi. Düzenli yemek alışkanlıkları bizim evin has kuralıydı. Bu kural bazen seminerlerde simit (aaah balıkesirin sarı simiti ah) karper peynir (şimdi hiç hoşlanmadığım bir peynir türü) ya da poğaça ve meşhur hisar ayranı (bir ekoldür kendisi) ikilisiyle bozulurdu. Teksir kağıdı denen samanlı kağıtlar olurdu ve de daktilo:)) 10 parmak daktilo aktiviteleri zaman geçirme yöntemlerindendi.
Yaşımın büyümesiyle evde kalabilme hakkına kavuştum. Ferhunde Hanım ve Kızları olurdu saat 10'da. Onu izler, yumurtalı omlet yapar (bizimkilerin arkadaşlarının çocuklarının, kahvaltı hazırlarken yanmaları nedeniyle, kazık kadar olana dek ocağa yaklaştırılmadım, omlet yapabilirlik bu nedenle derin yer etmiş:)) kitaplar okur annemleri beklerdim. Seminer sonrası yazlığa gitmek demekti artık. Bitişini daha hevesle bekler olmuştum. Bu seminerlerin bir de okul öncesi olanından vardır. O daha eğlencelidir. Arkadaşlar ve Balıkesir özlemi bu dönemde dindirilir, okul alışverişi yapılır. Bir de bir kitaptan plan defterine kopyalanan yıllık planlar vardır bu seminer döneminde. Her öğretmen çocuğu bu kopyalamayı yapıp, biraz para kazanırdı:))


Yüksek lisanstaki iz bırakmayan semineri saymazsak, bu sene son öğrencilik deneyimimi bir seminer dersinde yaşadım. Ortaokulda eve düzenli olarak Hürriyet gazetesi girerdi. Ben de gazete okuma alışkanlığımı bu dönemde Kurthan Fişek'İn de aralarında olduğu yazar kadrosu sayesinde edindim.Tabi Kurthan Hoca'dan o yaşta ne anladım o ayrı tartışma konusu:)) Seminer sunumunu Kurthan Hoca'Ya yaptım. Bir okuma serüvenimi başlatan adam bir başka okuma serüvenime son noktayı koyarken de vardı. Konu İngiltere'de asimetrik yetki terki. Real'de Selami Yemenici'ye (bilmeyenler için üniversite hazırlıkta kimya kitabı kült haline gelmiş insan) denk gelip, tanıştığımda da böyle sevinmiştim ben:))) Ortaokul hocam okuyun, çizgi roman bile olsa okuyun derdi. Benimki de o misal, gazete de olsa, üniversite hazırlık kitabı da olsa yazar ruhuma işliyor sanırım:)))

15 Haziran 2009 Pazartesi

İlk Piknik

7.5 aydır evhanımı hayatı yaşıyorum, bir faydam olamadı çalışkan arkadaşlarıma. Dedim hadi toplanın size poğaça yapayım da ODTÜ'de piknik yapalım (ODTÜ kurulurken, neler amaçlandı acaba, hiç akıllarına geldi mi, bebeklere gezi, annelere teyzelere ferahlama mekanı olacağı). Aslında geniş bir kitle davet ettik ama gelebilen Mehtap ve Yasemin oldu. Çilli'nin çarprazına serdik piknik örtülerini, Yasemin'in kurabiyelerini, sağlık kekini (Mehtap'ın da dediği gibi, kat güzelim şekeri bolca, hamileyken akşam 5 suları tırmalanırken, bu keki bulunca hiç böyle şekeri azdı ıttırı vıttırı demiyordum di mi:)) poğaçaları yedik, çayları içtik, hoş geçtik, üstüne de enfes türk kahvesi. Umut Ege piknik işine bayıldı. İlk pikniğini de gerçekleştirmiş oldu. Eve dönerken de arabada uyuyunca annesi bu duruma bayıldı:))

Umut Ege'den diğer haberleri verecek olursak...

İşte huzurlarınızda Umut Ege'nin dönme dolabı. En dandirik ev eşyalarının en keyifli oyuncaklar olması kuralı asla bozulmaz.


Uyuduğunu mu sandınız :P


Kadro tamamlanınca haftasonları çok daha keyifli geçiyor, bu Umut Ege'ye de yansıyor.



Sanırım tek emeklemesiyle kalacak ve emeklemeden yürüyecek. Artık, "elini uzat tutunayım kalkayım" taleplerini adımlar izlemeye başladı. Parmaklarıma tutunup kalkıp, park yatağına tutunup biraz takılıyor, ilerleyeyim derken ellerin ikisi birden bırakılınca sonuç budur:))





Yemek işlerine gelince, kıymayı köfte formatına soktuk o da kar etmedi. Bu akşam köfteyi suya minik parçalar halinde katıp yedirince yedi. Çorbaya eklemişliğimiz de kar etmemişti. Siz bir şeyi nasıl severseniz çocuklar da öyle sever felsefesine uyayım derken bu fena darbe oldu. :)) Adam gibi sulu köfte mi yapsam?

11 Haziran 2009 Perşembe

Bebek alışverişi (giysi)

Çok bakınmıştım ben bebeğe ne alınmalı diye internette, detaylı bilgi yoktu. Bu mim harika oldu. Birinci Tekir Şahıs mimlemiş, ben de yazıyorum deneyimlerimi. Çocuğun giydiği haram yedidiği helal derler, lakin el altında ne kadar çok giysi o kadar çok rahatlık. Sabit maliyetlerin düşürülmesi açısından en az iki çocuk faydalıdır:))


Nigar Teyzemiz Amerika'dan getirmişti Carter's, bizimki fasulyeden hallice fakat cinsiyeti bile belli değilken.Ne olursa bahtımıza denip alınan kelebekli pembeli tişörtü İrem Ece'ye ya da kime kısmetse kaldırdık. Havlu tulumunu kullandım. Diğer marka tulumlara göre daha az yıprandı. Bodyleri yeni kullanıma aldık. Dolayısıyla yıpranmaları konusunda yorumumuz yok ama çok şıklar:)) Bakınız. Umut Ege'ye ileride vermek üzere saklayacaklarımın arasında olacak bu kurbağalı body. Mal varlığı 4 Carter'stan ibaretken bakıp bakıp nasıl biri olacak diye az düşünmemiştim kendilerini, heyecanla.



(Teeee Amerikalar'dan gelmiş mamulle gene Tırtıllar Köyü Ağası pozu verdi bizimki.)

Kardeşim İsveç'ten H&M'nin bir kazağını getirmişti. Çok sağlam.
Mehtap İsrail'den Fox Baby bir hırka, Güzin Fransa'dan Absorba body getirerek marka yelpazemizi genişlettiler. İlerleyen aylara denk geldiği ve daha kullanım sayımız az olduğu için bu kısımlarda yorumum yok, zaten bir veri ne kadar doğru saptamadır emin değilim. Bu kısma şu yorumu yapabilriiz, ne gezenti bir çevrede evde oturuyorum aylardır:))

Hamileliğin ilerleyen aylarında soluğu Armada'da aldım. Mothercare, Chicco ve Premaman mevcut mekanda. Gezdiğimde benim zevkime en uygun giysilerin Premaman'da olduğunu gördüm. Kadife tulumları çok kullanışlıydı. Fakat aldığım iki tulum (penye olanlardan) sorunlu çıktı. Birisinde bebeğin altını değiştirmek için tulumu çıkarmak gerekiyor, diğerinde tulum tam kapanmadığı için işte bu da bodyimiz sergisi yapıyorsunuz. Anane buna bir çözüm üretti neyse ki. Anne adayları tulum alırken bunlara dikkat, hadi ben acemiyim ama marka deneyimli, hangi akla hizmet bunları üretiyorlarsa (acemi tasarımcılar sizi gidiler.). Kollu bodyler de almıştım, yenidoğan için çok kullanışsız çıktı (hastanede doktorlar bu nedir diye şaşırmışlardı) yenidoğan bebeğe zarf yaka bodyden şaşmamak lazım. Pantalonlar, şortlar, penyeler bir heves aldık. Bir aydır kullanımda, sorun gözlenmedi:)

Ne kadar çok şey aldım alışveriş de bitti diyorsanız biliniz ki bitmiyor. Sonrasında Marks & Spencer'da indirim başladı, tam o sırada da bir arkadaşım doğum yaptı, en az 20 body olsun demişti. HAdi canım demiştim içimden. Ama indirime de denk gelince daha fazlasını edindim. Ders çalışacağım, çamaşır yıkandı kurudu ütülendi derdi olmaz diye, body home yaptım güzelce. İyi ki de yapmışım. Zarf yaka bodylerinden çok memnun kaldım. Ve yıpranmadılar. Fakat aldığım tulumlarda tülerme ve pamuklanma oluştu. Daha başka aldığım giysileri ve hediye gelenleri ilerleyen aylarda test edebileceğim.

Öylesine gezinirken Chicco'dan alt üst şortlu takımlar, penyeler aldım. Ve doğumda bir tulum takımı (şapkası ve önlüğüyle) hediye geldi, Gülay Teyzesi'nden. Bir iki kullanmada çıt çıtın yanı akıverdi. Çok şık tasarımları, diğer ürünlerde sorun olmaması nedeniyle bu da nazar boncuğu olsun diyelim, Chicco'ya. Premaman'dan aldığım 6-9 ay tulumunu yıkayacağım zaman minik bir leke gördüm. Yaklaşık 9 ay sonra gittim değiştirdim. Faturalarınızı ürünleri kullanımdan kaldırana kadar saklayın derim.
Katı gıdalar başlayınca ve lekelerle başa çıkamayınca gidip biraz daha alışveriş yaptım Chicco'dan. İlk defa body aldım, şirinliklerine kapılıp. Kalıpları M&S bodylerine göre oldukça dar.


Mothercare bodyleri ilerleyen aylarda kullanacağım, tulumları takımları pek göz alıcılardı. M&S kadar olmasa da tülerme ve pamuklanma onlarda da yaşadım. İnce battaniyelerinden çok memnun kaldım. Yasemin'in hediyesi ayıcık içinse bu kadar mı kış aylarında rahat kullanılan bir ürün olur diyeyim başkada bişi demeyeyim.

Nevresimlerinde bolca TAÇ kullandık. Başarılı ürünler.

Ufaklık, Albimini,İdil bebe, Abentiny,Tıy Tıy bebe gibi markaları da yoğunluklu olmamakla beraber kullanıp memnun kaldım. Rabitto ve Pancho baby'nin kadife tulumlarında dikişlerin sökülmesi gibi bir sorun yaşadım.

Babasının biz hastanedeyken aldığı Bebetto fermuarıyla kundağa dönüşen battaniyede kış bebeklerine ısrarlı tavsiyemdir.

Ben de Canım Mertim'i mimleyeyim:))

10 Haziran 2009 Çarşamba

Bırakınız hissetsinler, bırakınız keşfetsinler.

Sabahları sunucunun, gelen uzmana pilates ne muhteşem iş, yaptığı şeyler ne doğru onaylatmalarına, kesinlikle, pozitif, enerji vb. kelime tekrarlarına dayanabilirseniz ebruli izlenebilirliği en iyi sabah kuşağı programı. Bu sabahki uzmanın kouşmasının malesef sonunu yakaladım, ismini ve başta söylediklerini kaçırdım. Yakaladıklarımı şöyle derleyebilirim:

Bebekler tv ve bilgisayardan uzak tutulmalıdır çünkü:
Bu araçlarla, beynin sadece tek lobunu kullanırlar. Ses ve görüntü birlikte geldiği için hayal kısmının bulunduğu lob kullanılmaz. Hele hele iki dili birden öğrensin diye şimdiden yabancı dilde çizgi film izletmek çok yanlıştır. Konuşma kodları çözülürken, çocuk konuşmayı çizgi film tonunda, vurgusunda ve dilinde bekler. Beklediğini bulamadığı için algılamada güçlük çeker. Bu duruma bir çocuk depresyonu ya da ateşli hastalık eşlik ederse tamiri güç hasarlar verebilir. (Bizim doktorumuz baby tv dahil tv izletmemizi önermişti. Çalışmaya başlayan(ağır şartlarda) kadınla beraber çocukların sıfır uyaran almasıyla, tv vb. izlemesi önerilmiştir. Ama sağlıklı koşullarda tavsiye etmiyoruz diye açıklamıştı. En iyi uyaran da annesidir demişti.)

Çocuklar dakik beslenmemeli,
Altları jet hızıyla değiştirilmemelidir çünkü:

Çocuk için bunlar da birer uyarandır. Sıkıntı yaşayarak hissetmesini, talep etmesini, empati kurmasını öğrenirler.

Gaz yapan yiyeceklerden delicesine kaçmayın çünkü:
Gaz sağlık belirtisidir. Gaz bağırsağı gergin tutar ve florasının sağlığı için gereklidir.

Geç konuşmasını önemseyin çünkü:
Amcası da böyleydi abisi de şöyleydi demeyin, bunu önemseyin. 4 yaşından önce yakalanan kimi sorunlarda tedavi sağlanabiliyor.

8 Haziran 2009 Pazartesi

Domestico

Salı günleri gelen harika bir yardımcım var. Çekmece içlerini düzenleme, nevresim değişimine kadar elimiz kolumuzdur. Daha önceki denemelerimde eli ağırlarına, fazla gün görmüşlerine (duvarları silerken ben merdivende durayım, sen bezi sık bana ver teklifi ile gelmişti hatun:)) denk geldiğimden kıymetini daha da iyi bilirim. İki haftadır gelemiyor. Geçen hafta yalandan müdahale etmiştim işlere, bu haftada gelemeyeceğini söyleyince iş fena halde başa düştü. Bugün tam ev hanımı takıldım. Umut Ege süpürge sesinden korkuyor. Onu kucağıma alıp (benim kucağımdayken ya da yanımdayken süpürgeymiş, matkapmış umrunda değil) biraz süpürmeyi denedim olacak gibi değil. O oynarken ortalığı toparlama, silme işlerini yapıp uyuyunca kapıları kapatıp iki süpürüp bir kontrol ederek az zamanda çok işler başardım. Gündüz hızıma bakarak havaya girip akşam da ütü yaparım demiştim ama energizer değil keyif keka pille çalıştığımdan diğerlerinden 40 kat fazla iş çıkaramadım. An itibariyle bezelyeleri şoklayıp buzluğa atmış olmamı büyük başarı görüyorum. Benim asıl taşınma hazırlıklarına başlamam lazım. Tantana orada. Bunca işi yaparken evde türk kahvesi kalmamış oluşu da büyük şanssızlıktı. Akşam hemen tedarik ettik, çok şükür. Kahvemi aldım bilgisayarıma kuruldum.

Beginner housewife - naylon evhanımı olarak da ifade edebileceğimiz seviyede ev temizlendiyse yemek yapılamıyor. Çocuk da hava alsın canım bahanesi de eklenerek ODTÜ'ye gidildi, yemekler yendi, kısa yürüyüş yapıldı, eve dönüldü.


Bütün bunlar yapılırken gün içinde ishal durumu göz önüne alınarak makarna yoğurt, pirinç lapası yoğurt hazırlanıp yedirildi. Yoğurt canavarı yarattık Umut Ege'den, çok mesuduz. Pirinç lapasını da pek sevdi. İlk defa bu kadar çok akşam yemeği yedi.

Kendileri, suç ve cezanın karakter tahlilini yaparken:))





İğde kokuları arasında ama çamlar önündeyken...

7 Haziran 2009 Pazar

Umut Ege - Egemen buluşması.

Proje ekibinin 2 kadın çalışanının (toplam 4 kişiydik), hamileyiz haberleri birer ay arayla ulaştı yönetime. Şaka gibiydi. Sonra da proje liderinin bir çocuğu oldu. Çok üretken proje çalışanlarıydık çook;) Egemen ve Umut Ege çok şahit oldu annelerinin java konuşmalarına. Aralarda da, nasıl bu kadar çok kilo aldık, su içsem yarıyor, arabalar ne marka olsun, şu SSK işleri de ne gıcık konuşmalarına. Doğduktan sonra anneler bebekleri gördü, ama paşaların ilk buluşmaları bugün oldu. ODTÜ'nün çillisi bu buluşmaya ev sahipliği yaptı. Bebekler ve annelerine, teyzeler ekibi de eşlik etti. Açık havanın sohbetin tadı çıkarıldı. Bize çok iyi geldi. Umarım tekrar ederiz. Cuma akşamı iş çıkışı ODTÜ'de çimlerin üzerinde olacağız Egemen, anneni kandır siz de gelin. Ben aylar sonra mutfak perisi olup poğaça yapacağım, Yasemin teyzen de kurabiyeler.

Umut Ege son günlerde (çok ağır seyretmeyen) ishal. Doktoru ateş ve kusma eşlik etmediği için diş çıkarmayla ilişkili olabilir dedi. İstiridye Umut Ege'den inciyi bekliyoruz ama yok gelen giden.

İki hafta önce cumartesi bir emeklemişti, devamı gelmedi. Şimdi favorisi parmaklarımdan güç alıp ayağa kalkmak. Stil ikonu olarak geziniyor, oyuncağının bulunduğu giysiler giyip:))





Tembel Türk erkeği popülasyonuna bir nefer daha yetişiyor, "hanıııım, nerde benim gayfem".



24 saat oyun oynasak ben bıktım demez sanırım. Babasıyla kikirderken...


6 Haziran 2009 Cumartesi

Saatin beşinde bilgisayarının başında...

Üniversiteye hazırlanırken erken yatar hep beşte kalkar çalışırdım. Taylor mantığındayım ben, bilimsel yönetim yerine bilimsel çalışım. Sabah saatlerinde beynin zindeliğinden faydalanıp çalışma verimini arttırma eğilimi. Üniversite yıllarında da devam etti, erken kalkıp çalışma. Sonrasında gerek kalmadı beşte kalkıp çalışmaya, çalışma hayatı da eklendiği için takat da kalmadı aslında. Artık tatile çıkmak demekti beşte kalkmak. Erkenden yollara düşmek...

Bu sabahsa öylesine kalkıverdim. Ne güzel saatleri günün uykuda geçirdiğimiz. Ne güzel başlıyor taze gün. Neler getirecek bize? Bunları yazarken Umut Ege de uyandı. Şöyle uykum yokken bir sabah keyfi yapayım oğlumla. Herkese iyi haftasonları:))

3 Haziran 2009 Çarşamba

Vejeteryan mısın nesin?


Kıymayla başı dertte. Taneli geliyor olabilir diye blenderdan geçirip püresine kattım, anında farketti bastı yaygarayı. Bugün makarnayı çatalla irice olacak şekilde ezip verdim, yalana yalana yedi. Sorun iri tanelerde değil buradan da görüleceği üzere. Kıyma formunu sevmedi köfte parçası halinde verelim dedim ıh -ıh. Annemin tavsiyesine uydum eline verdim kendisi yesin diye, o da olmadı. Kıymada durum böyleyken, tavuk etiyle arası iç güveysinden biraz daha hallice. Bir yemeği 10 kere vermeden sevdi sevmedi denemez demişti doktor. Denemelere devam. C planım kıyma ekmek içi ve yumurta sarısıyla köfte yapıp denemek. Yoğurdumu da sevmiyordu şimdi büyük iştahla yiyiyor, belki de etle de böyle olur:))

D,E planları için tavsiyelere açığım.

2 Haziran 2009 Salı

Sahne aynı, roller başka...


Hep vardı o resimlerden, biz küçüğüz birileri evleniyor. Şimdi o resimlerden gene var, çocuklar anne olmuş, kucaklarında da çocukları, akıllarında çocuklukları.
Öznur'un düğün resimlerinde Umut Ege. Onun çocuğunun sahne aldığı günlerde de rolümün olması, Öznur'a ömür boyu mutluluk dileklerimle...